top of page

Merhaba çocuklar,

Aşağıdaki videoyu izledikten sonra altındaki metni okuyun. Ardından soruları cevaplayın.

Kâğıtçı Teyze - Dilara Nur KARA

 

Onları her gün deÄŸilse bile arada bir okula giderken görürdüm. Okulumuzun hemen karşısında bir market vardı. Bu markette çalışanlar dükkândan çıkan kartonları hep kapının önlerine atardı. Kaldırımda biriken bu kâğıt, karton yığınları insanların ayaklarına dolanıyordu. Çevremizi temiz tutmamız gerektiÄŸini tembih eden büyüklerimizi anlamış deÄŸildim.

Onları hep orada, marketin yanında biriken kâğıt yığınlarının arasında görürdüm. YaÅŸlı bir teyze ve yaÅŸlı bir amca... Bazen bayağı yorgun, diz dize çökmüÅŸ vaziyette otururlardı. Yüzlerinde anlayamadığım bir hüzün vardı, anlatmaya çalıştıkları... Ancak kimseyle konuÅŸtuklarını da görmedim. Çevrelerine dargın iki insan gibiydiler. Her okula gidiÅŸimde onları bir müddet izlerdim. Babam: “Bir dilime muhtaç nice insan vardır, kızım. Sakın yiyeceklerini çöpe atma. Yiyecekleri israf etme.” derken acaba bu iki yaÅŸlı insandan mı söz ediyor, diye düÅŸünürdüm.

Market çalışanları yine bir miktar karton, koli, kâğıt parçalarını yolun kenarına yığmıştı. Kaldırım yine dolmuÅŸ, insanlar caddenin kenarında yürümek zorunda kalıyordu. Bir fren sesiyle irkildim. Korktum. Kendimi hemen kaldırımın kenarına attım. ÅžaÅŸkınlığım geçmiÅŸti. Küçük bir öÄŸrenci yere düÅŸmüÅŸtü. Ä°nsanlar fren yapan arabaya bağırıyor, bir abla yere düÅŸen çocuÄŸun kalkmasına yardım ediyordu. Kâğıt yığınları yüzünden yolda yürümek zorunda kalan çocuk dikkatsizliÄŸinden olsa gerek taksinin geldiÄŸini fark edememiÅŸti. Taksici de aniden fren yapmak zorunda kalmıştı. GeliÅŸigüzel kaldırımlara doldurulan hurda kartonlar, az daha bir çocuÄŸun ölümüne sebep olacaktı. Ama bir yandan da o iki ihtiyarın bu kartonları topladıkları aklıma gelince, hangisinin doÄŸru olduÄŸuna karar veremedim.

O telâÅŸta bunları düÅŸünürken yine onları gördüm. Sanki az önce fren sesi duyulmamış, sanki yol kenarında bir panik olmamıştı. O yaÅŸlı teyze ile amca tüm olanlardan habersiz gibiydiler. Duymamış olacaklardı. Ya da bunlara alışmışlardı. Yine onları seyrettim. Atılmış karton kutuları güzelce yırtıyor, düzgünce katlayıp üst üste koyuyorlardı. YaÅŸlı teyzeye fazla bir iÅŸ bırakmamak için amcanın daha çok çabaladığı gözlerimden kaçmamıştı. Üst üste yığılan kartonları baÄŸlarken ellerinin titrediÄŸini gördüm. Ä°pi baÄŸlamakta zorlanıyorlardı. Bir an gidip yardım etmeyi düÅŸündüm. Ben baÄŸlayabilirdim. Birkaç adım attım. Sonra durdum. Ya beni yanlış anlayıp, kızarlarsa... Gitmedim. Gidemedim yanlarına öylece bakakaldım.

***

Kış kendini iyice hissettiriyordu, okula gidip gelmem de zor oluyordu. YaÄŸmurlar ve artan soÄŸuk nedeniyle sıkı sıkı giyinmeye baÅŸlamıştım. Bir akÅŸam anneme, “Anne, mantom artık küçüldü. Giyince utanıyorum.’’ dediÄŸimde annem, “Neyi varmış kızım. Daha geçen kış aldık. Onu bulamayanlar bile var.” dedi, kızarcasına. Sonra dışarıda yaÄŸan karı gösterip, “Hâline ÅŸükretmen lâzım. Bu karda kışta onu bulamayan, aç çıplak binlerce insan var.” dedi.

Her ÅŸeyin bol olduÄŸu günümüzde nasıl aç, çıplak insanlar var diye düÅŸünmeden kendimi alamadım. MaÄŸazalar elbise dolu, lokantalar, pazar yerleri yiyecek dolu. Ä°çimden geçirdiÄŸim düÅŸüncelerimi dile gelirdim. Annem böyle deyince bir müddet bana gülerek baktı. “A, ÅŸaÅŸkın kızım. Paran olmasa, bak bakalım o dükkânlardan sana bir ÅŸeyler veren olur mu? Parası olan var olmayan var. Ä°ÅŸ bulamayan nice anne – baba var. Onların evlâtlarını düÅŸün. Kolay mı kızım, geçinmek.”

Geçinmek... Bu kelimeyi duyunca bir an aç çocukları, aç insanları düÅŸündüm. Sonra pencereden yaÄŸan karın altında titreyen kuÅŸa gözüm takıldı. Zavallı kuÅŸ, ne kadar titriyor. Kaçmayacağını bilsem eve alacağım, ısınmasını saÄŸlayacağım. Ama pencereyi açar açmaz kaçacağını biliyorum. Annemin dediÄŸi “açıkta kalan insanlar” da acaba bu kuÅŸ gibi çaresiz mi oluyorlar?

“Aman Allah’ım!” diye birden bağırdım.

Annem:

“Ne oldu yine?” dedi.

“Anne marketin köÅŸesinde kâğıt toplayan iki yaÅŸlı insan var. Ä°htiyar bir amca ile ihtiyar teyze...

Onlar da üÅŸüyecekler. Ne olur anne. Evde ne var ne yok alalım, onlara götürelim. YaÄŸmurlar yaÄŸdığında onları görmüÅŸtüm. Kâğıt toplarken elleri titriyordu. Birbirlerine sokulmuÅŸ, korunmaya çalışıyorlardı. Ne olur anne, onlara bir ÅŸeyler götürelim. Ne olur. Senin, babamın elbiselerinden götürelim. Ne olur, anneciÄŸim.” diye yalvarmaya baÅŸladım. Annem, “Kızım bu havada onları nereden bulacağız. Kar yaÄŸarken onlar gelmez.” dedi. AÄŸlamaya baÅŸladım. Onlara yardıma gitmeliydim. Gitmemiz gerekiyordu. Madem bir sürü insan aç ve çıplaktı. Hiç olmazsa tanıdığım bu insanlara yardım etmeliydim. Ä°natla ısrarıma devam ettim:

“Haydi anne, ne olursun. Hem Peygamberimiz (s.a.s.) bile kendi hırkasını muhtaçlara vermiÅŸtir, diye babam anlatmadı mı? Ne olur anne, ne olur.”

***

PoÅŸetlere koyduÄŸumuz kışlık elbiselerle birlikte sokaÄŸa çıktık. Kar iyice çoÄŸalmıştı. Tipiden gözlerimi açamıyordum. Annemin bana kızdığını tahmin ediyordum. Bu havada çıkılmazdı. Ama o insanların üÅŸüdüÄŸünü düÅŸündüÄŸümde donduran soÄŸuÄŸa aldırmadan yola devam ettik.

Marketin yanına vardığımızda kimseler yoktu. Zaten kar yolları iyice kapatıyordu. Annem bana kızgın, “Gördün mü kimseler yok.” Ben yine inat ettim. “Markete soralım. Onların kâğıtlarını topluyorlardı.”

Sorduk. Bilmiyorlarmış. Çok üzüldüm. Ya soÄŸuktan dondularsa…

O gece rüyamda yaÅŸlı bir teyzenin kucağında olduÄŸumu gördüm. Güzel bir bahçenin ortasında idik. YumuÅŸacık elleriyle başımı okÅŸuyordu. Yüzüne baktığımda yaÅŸlı kadının kâğıtçı teyze olduÄŸunu gördüm. Bana gülümsüyordu.

bottom of page